30 Nisan 2014 Çarşamba

1 Mayıs'ın Bilinmeyenleri...


1 Mayıs nedir? İşte 1 Mayıs'ın tarihçesi

Dünya çapında kutlanan ve işçi bayramı olarak kabul edilen 1 Mayıs nedir? 1 Mayıs ilk defa ne zaman bayram olarak kutlanmıştır? İşte 1 Mayıs'ın bilinmeyenleri...




İlk kez 1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.

1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Chicago(Şikago)'da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil'de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil'deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park'a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, 'Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu' şeklinde yorumlanmıştı.

Bu gösteriler 1 Mayıs'ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs'ta kanlı Haymarket Olayı'na yol açtı.

Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz-21 Temmuz 1889'da toplanan İkinci Enternasyonal'de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada "Birlik, mücadele ve dayanışma günü " olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.

Zamanla 8 saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. Günümüzde sosyalist ülkelerde (Çin Halk Cumhuriyeti, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Vietnam, Laos, Küba, Venezuela, Nepal, Bolivya) ve daha birçok ülkede tatil günü olan 1 Mayıs'ı işçiler büyük kitle gösterileriyle kutlar; bazı ülkelerde 1 Mayıs siyasal bir eylem biçimini de alır.


Türkiye'de 1 Mayıs

1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü. 1 Mayıs dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir. Türkiye'de ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanmıştır. 2008 Nisan'ında, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.


1977 yılında İstanbul Taksim Meydanı'nda yaklaşık 500 bin kişiyle en geniş katılımlı 1 Mayıs toplantısı düzenlendi. Ancak, göstericilerin üzerine ateş açıldı ve göstericilerden 34'ü, yaralanarak ve üstlerine ateş açılması sonucu çıkan izdihamda ezilerek öldü. 1977 yılının 1 Mayıs günü, tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçti. Askeri darbe hazırlığı olarak yapıldığı MİT tarafından Başbakan Süleyman Demirel'e rapor edilince, Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun derhal re'sen emekliye sevkedildi.
   



28 Nisan 2014 Pazartesi

Tuvalet Temizlikçiliğinden Holding Patronluğuna


 
 
Her İnsan Bir Hikaye
 
Tuvalet Temizlikçiliğinden Holding Patronluğuna Uzanan Bir Hikaye 

 
Bazen karşımıza öyle fırsatlar çıkar ki; Tuvalet temizlikçisi olamayız ama bu bizim Holding sahibi olamayacağımız anlamına gelmez.

Sizler ile bu konu ile bir hikaye paylaşmak istiyorum…

 
Bir adam Microsoft şirketine iş için konuşmaya gidiyor. Girmek istediği iş de tuvalet temizleyiciliği. HR menajeri ile görüşüp tıkanmış bir lavaboyu temizleyip testten geçiyor. HR menajeri adama testi geçtiğini, hangi gün saat kaçta iş başı yapması gerektiğinin kendisine e-mail yoluyla gönderileceğini söylüyor. Adam, bilgisayarı olmadığını dolayısıyla e-mail kullanmadığı nı açıklıyor.



HR menajeri: "Üzgünüm ama e-mailiniz yoksa siz sanal olarak var sayılamazsınız ve bu yüzden sizi işe alamayız." diyor. Adam çaresizce dışarıya çıkıyor ve "Ne yapsam, ne etsem!" diye düşünürken cebindeki 10 dolar ile 20 kilo kiraz almaya karar veriyor. Kapı kapı gezerek kirazları satıyor ve 2 saat içinde sermayesini 2 katına çıkarıyor. "Bu şekilde ekmek paramı çıkarabilirim." diyerek her gün sabah erkenden kalkıyor ve kapı kapı dolaşarak kiraz satıyor. Her gün sermayesi büyüyor. Derken küçük bir kamyonet alıyor ve satışa devam ediyor. Az bir zaman sonra büyük bir kamyon ve birkaç küçük kamyonet alıyor.

...5 sene geçiyor...

Bu adam şu anda Amerika'nın en büyükleri arasında yer alan bir nakliyat şirketinin sahibi.

  

Bir gün ailesinin geleceğini düşünerek sigorta yaptırmak istiyor. Sigorta şirketi kendisinden bir e-mail adresi istiyor. E-mail kullanmadığını söylediğinde sigortacı: "İlginç, e-mailiniz olmadan büyük bir holding kurmuşsunuz. Bir de e-mailiniz olsaydı neler yapardınız!" diyor. Adamın cevabı: "E-mailim olsaydı şu an da Microsoft'ta tuvalet temizliyor olacaktım.
 

Önemli Notlar:

Bu yazıyı mail olarak almışsanız sizin bir holding sahibi olmanız artık çok zor J

Kendi işini kurmak isteyen arkadaşlara kiraz mevsiminin yaklaştığı bugünlerde, birde bu seçeneği düşünmelerini tavsiye ederim J

Not: Fotoğraflar temsilidir.

23 Nisan 2014 Çarşamba

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı


23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

23 Nisan 1920, Türk Milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk Halkının Egemenliğini ilân ettiği tarihtir.



Atatürk, 23 Nisan 1924'te '23 Nisan' gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır. 1979'da, yine ilk olarak altı ülkenin katılmasıyla uluslararası boyuta taşıdığımız bu millî bayramımıza, ortalama olarak her yıl kırkın üzerinde ülkeden gelen ve Türk çocuklarının misafiri olan yabancı ülke çocukları da katılmaktadır.






·         Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilen 23 Nisan, dünyada kutlanan tek resmi çocuk bayramı olma özelliğini taşımaktadır


 
 
 Dünya’da çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke Türkiye’dir.
     




Çocuk bayramı olarak kutlanmasının sebebi ise savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukları, bir bahar şenliği ortamında sevindirmektir.

  Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak en önemli yeri işgâl eden 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde, bütün kurumlarımızda, okullarımızda ve her evde çeşitli etkinliklerle kutlanarak millî birliğimizin kenetlenmiş ifadesini temsil etmektedir.

   Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.'
                                                                                           Mustafa Kemal ATATÜRK


 
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun

21 Nisan 2014 Pazartesi

Joshua Bell’in Metro İstasyonundaki Keman Çalma Hikayesi


Dünyaca Ünlü Keman Virtüözü

Joshua Bell’in Metro İstasyonunda

Keman Çalma Hikayesi..





Joshua Bell dünyaca ünlü bir keman virtüözü. Beş yaşında kemanla tanışan Bell, on dört yaşında Philadelphia Orkestrası ile ilk solo konserini vermiş.

Dahi çocuk tanımına çok uygun bir çocukluk geçiren ve 1967 doğumlu olan Joshua Bell, Grammy ödülü kazanmış ünlü bir virtüöz olarak müzik hayatına devam ediyor.

Hikaye 2006 yılında Washington Post gazetesinin Joshua Bell’e yaptığı bir teklif ile başlıyor. Aslında bir deney gibi planlanan bu teklifte Joshua Bell, L’Enfant Plaza metro istasyonunda konserlerinde de kullandığı, değeri 3.5 milyon dolar olan kemanı ile çalıyor, devamında ise neler olduğunu hep beraber görelim…

Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC’de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.
Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir
adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder..



Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider.

Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.

En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.



Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz. Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell’in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston’da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı… Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell’in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine
  yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; “Sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz?” idi…
….
Bu deneyden çıkarılacak kıssadan hisse ise, dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, başka neleri kaçırıyoruz acaba?

 Alıntıdır..

 

Her İnsan Bir Hikaye

 Hobi Köşesi

 “Taş Boyama Sanatı”


Taş Boyama sanatının en büyük özelliği, hayal gücünüzü, yaratıcılığınızı ve el becerinizi birleştirerek taşlar üzerine resim yapmak ve rengârenk boyamak...

 




Türkiye'de taş boyama sanatı ile çok az kişi ilgileniyor. Daha yeni popüler olmaya başlayan taş süsleme işine siz de el atmak istiyorsanız, aşağıdaki yazıyı okuyarak hangi malzemelere ihtiyacınız var, işin incelikleri neler, hangi tür boyalar ve fırçalar kullanılıyor, boyama nasıl yapılıyor ile ilgili teknik bilgileri öğrenebilirsiniz.


Gerekli Malzemeler
Taş
Sprey vernik ya da cam cila
Renkli Akrilik Boyalar
Cam ya da tekstil boyası, simli yapıştırıcı
Sulu Boya
Renkli Keçeli Kalemler ve Point 88 Kalemler
1.5-2 cm genişliğinde badana boya fırçası 

İşte ilham alabileceğiniz birbirinden güzel örnekler:



Boyamaya başlamadan önce taşları iyice yıkayıp kirden, tozdan arındırın.Sonra, bir tanesini seçerek iyice inceleyin. Şekli, yüzeyi ve renkleri size onu nasıl boyamanız gerektiği konusunda ilham verecektir. Bir yüzü diğerinden farklı ise hangisini kullanacaksınız? Yüzeyi tamamen mi yoksa kısmen mi boyayacaksınız? Bu gibi soruları yanıtladıktan sonra deseninizi önceden tasarlayarak bir kağıt üzerine çizip taşın üzerine aktarabilir ya da ince ve sert uçlu bir kurşun kalemle doğrudan taşın üzerine çizerek işe başlayabilirsiniz. Boyama işlemini tek yüzlü yapmak yeterlidir. Alt tarafı görünmeyeceği için öylece kalabilir, ancak tabii ki boyanmasının da bir sakincisi yoktur.
 


Boyama için akrilik boya, sulu boya, sedefli-simli boyalar ve hatta keçe uçlu kalemler kullanılabilir. Örneklerde gördüğünüz zeminler
akrilik boya ile boyanmıştır. Şeffaf görünen, taşın desenini gösteren düz kısımlar boyanmadan bırakılmış, diğerleri kalın uçlu keçeli kalemle boyanmıştır. Düz renklerin etrafı ince uçlu keçeli kalemle çizilerek desenler daha belirginleştirilmiştir. Bazı kısımlarda da
cam boyası kullanılmıştır. Cam ve tekstil boyaları özellikle kabarık bir doku oluşturduğu ve seramik gibi bir etki yaptığı için çok kullandığımız bir boyadır. Aynı şekilde simli UHU’lar ile de simli ışıltılı kabarık desenler yapabilirsiniz.
 
 
Taşların Cilalanması Taşların genellikle boyamadan sonra cilalanması gerekir. Bu şekilde hem boyanan kısımlar daha parlak ve canlı görünür hem de taşın o gri soluk renkleri canlanmış olur. Cila için dış cephelerde kullanılan vernik cinslerinden herhangi biri ya da ahşap parkelerde kullanılan cam cila olarak adlandırılan bir malzeme kullanılabilir. Cila işlemi için öncelikle çalışma alanını bir gazete kağıdı koyarak korumanızı öneririz.

Cilanın kuruduktan sonra bulunduğu yerden çıkarılması çok zor olabilir. Cilayı kutudan ince bir badana veya yağlı boya fırçası ile alınarak ince bir tabaka halinde taşın bir yüzüne, özellikle yan kısımlarına iyice yayılmamasına dikkat ederek
sürün. Hiç el değmeden kurumaya bırakılın. Kuruma süresi en az 3-4 saattir. Tam zamanlama için kutunun üzerindeki talimata uymanızı öneririz. Kuruma süresi sonunda taşı ters çevirerek diğer yüzünü de cilalayın ve aynı şekilde kurutun. Cilaya alternatif olarak taşlarınız tamamen kuruduktan sonra üzerlerine mat ya da parlak sprey vernik sıkabilirsiniz. Sprey vernik kullanımı çok daha kolay ve pratiktir. Vernik kuruduktan sonra taşlarınıza koruma sağlar, renklerin solmasını ve çıkmasını önler, parlak vernik tercih ettiyseniz, taşınıza parlak bir görünüm verir. Sprey verniği açık havada, balkonda ya da açık bir cam kenarında kullanın. Kullanmadan önce gazete kağıdı sermeyi de ihmal etmeyin.

14 Nisan 2014 Pazartesi

Hotel California Şarkısının Hikayesi


Merhaba,

Bugün Pazartesi, haftanın ilk günü, yoğun bir iş trafiği, üzerine birde fazla mesai.. Bu kadar olumsuzluğun üzerine arkadaşımdan günün,hatta akşamın en güzel blog hikayesi önerisi geliyor .. Akşam saat 21:30 eve dönüş için servis beklediğimiz sırada blog ve hikayeler üzerine muhabbete dalıyoruz… Hotel California ve hikayesinden bahsediyor… Bu muhteşem hikâyeyi okumam ve şarkısını ise dinlememi tavsiye ediyor… Hiç vakit kaybetmeden araştırdım ve yaz aşkı ile başlayan fakat sonu pekte istediğimiz gibi bitmeyen bu güzel hikâyeyi sizlerle paylaşmak istedim.
 
Hotel California Şarkısının Hikayesi

Hotel California şarkısını sevmeyen yoktur. 1976 da kaydedilen bu beste Don Felder, Don Henley ve Glenn Frey imzalıdır. Yandaki foto aynı adı taşıyan uzunçaların kapağıdır. Peki bu unutulmaz şarkı neyi anlatır, işte Hotel California ‘ın kısa hikayesi :

1969 yazında hikayenin kahramanı olan adam uzun bir seyahate çıkar. Ve yolu California'dan geçerken dinlenmek için Hotel California'yı bulur. Ufak sevimli bir oteldir. Sıcak bi havası vardır. Bir odaya yerleştirilir. Oteldeki ikinci gününde, odasının hemen yanındaki odada kalan kızla tanışır, arkadaş olurlar. Birlikte gezmeye başlarlar, çok fazla zaman geçmeden birbirlerine aşık olurlar ve tatili Hotel California'da birlikte geçirmeye karar verirler. Çok severler birbirlerini, bütün bir yaz hep beraberdirler. Otelin sıcak insanları, sevimliliği sadeliği onları çok etkilemiştir. Unutamayacakları bir yaz yaşarlar.

Yazın bitiminde bir karar vermek zorundalardır ayrılık için. Ve şöyle derler ' Eğer bir sene sonra birbirimizi unutmaz ve yine bu kadar çok sevecek olursak, gelecek yazın ilk gününde (tanıştıkları günü kastederek) Hotel California'da buluşacağız ' diyerek sözleşirler. O zamana kadar birbirlerini hiç aramayacaklardır. ( bu aşk bir yaz aşkımı yoksa gerçek bi aşk mı anlamak için yaparlar bunu)...

Tam bir sene geçmiştir. Adam sözleştikleri gibi bir sene sonra otelde buluşmak için yola çıkar. Tanıştıkları ilk gündür o gün. yol uzundur bitmek bilmez adam için ve sonunda California'ya varır. Otelin oraya geldiğinde kapkara bi bina bulur..otel bir gün önce yanmıştır...Hemen sevdiği kıza haber vermek ister. Onunda gelmiş olabileceğini düşünerek olması muhtemel yerlere bakar. Ancak bulamaz. Ve sonunda çok acı birşey öğrenir ve bu şarkı ortaya çıkar. Acı gerçek ne mi? Sevgilisi sürpriz yapmak için bir gün önceden otele gelmiştir. Ve çıkan yangında ölmüştür...

Gurubun üyeleri hikayeyi duyduğunda çok etkiilenir ve bunun için bişeyler yazmaya karar verirler.. daha sonrada Hotel California dediğimiz o muhteşem şarkı çıkar ... yaşanılan aşk hikayesimi daha etkileyiciydi, yoksa o aşka yazılan şarkı mı... İşte bunun kararını veremeyeceğimiz kadar güzel anlatırlar o yazı, eagles hotel california şarkısında.....


Hotel California, ile ilgili bilmemiz gerekenler ;



Hotel California, ABD'li rock müzik grubu Eagles'ın dünyada en çok tanınan şarkısıdır.

Üç ay içerisinde ABD'de 1.000.000'un üzerinde tekli plâk satışı gerçekleşince şarkı, Billboard Hot 100 listesine girdi ve Eagles'a "Altın Plak" ödülü kazandırdı. Aynı yıl şarkıya Yılın Plağı Grammy Ödülü verildi. Dünya çapında 11 milyondan fazla sattı. 2009 yılında dijital satışlarda da milyonu aşınca bu kez RIAA (Amerikan Kayıt Endüstrisi Birliği) tarafından "Platin Plâk" sertifikası ile ödüllendirildi. "Hotel California", ABD'de yayımlanan Rolling Stone dergisinin "Tüm Zamanların En İyi 500 Şarkısı" listesinde 49. sıradadır.

Bu şarkı 1976 tarihinden sonra da Eagles'ın çıkarttığı birçok albümde tekrar tekrar yer almıştır.

 Hikayeden sonra eminim ki bu muhteşem şarkıyı ve şarkının sonundaki solo Gitar dinletisini birkaç defa dinleyeceksiniz… Ben öyle yaptım J

Teşekkürler Esra ASLAN


Kaynaklar


http://hoboculture.blogspot.com.tr/

2 Nisan 2014 Çarşamba

Dünya Otizm Günü


 
Dünya Otizm Günü
Sosyal yaşantımızda gündelik hayatımızda bizim gibi nefes alabilen yemek yiyebilen ancak sezgisel ve hareket kısıtlığı çeken duygusal olarak bizden çok özgür olan otizm hastası çocuklar var biliyor muydunuz? Peki 2 Nisan Dünya Otizm günü olduğunu biliyor muydunuz?
 
 
 Bilmek için onlar gibi mi olmamız gerekir veya yakınımızda birisi mi olması gerekir.Evet sadece bir anlık beynimizde kan akışımızı hızlandırdığımızda bu güzel çocukların dünyamızda ne kadar yer alması gerektiğini anlayabiliyoruz. Size bakıyorlar duygu dolu ve derin bakışlarla sizden iletişim bekliyorlar.

Elinizi uzatmaktan korkmayın çünkü onlar çekingen davranıyorlar.

Sadece gülümseyin ve elinizi uzatın onların keyif dolu özel ayrıcalıklı dünyasına bir adım atın inanın belki de uzun zamandır hatta çok özlediğiniz mutluluğu tadabilirsiniz.Sevginiz ile onlara siz yaklaşın.

Unutmayın! Onlar çekingenlik yaşıyorlar elinizi uzatın ve sevginizi paylaşın...

Murat AKTAŞ'a paylaşımı için teşekkürler.